2 Kasım’da, 47. İstanbul Maratonu koşulacak. Her yıl olduğu gibi, bu yıl da binlerce koşu tutkunu Asya ve Avrupa kıtalarını birleştiren o eşsiz parkurda buluşacak. Ancak yarıştan önce yapılması gereken en önemli şeylerden biri, göğüs numarasını almak. Ben de bugün bu görevimi yerine getirmek için Kanyon AVM’ye gittim. Fakat bu küçük “hazırlık” adımı, beklediğimden çok daha yorucu bir deneyime dönüştü.
Açık konuşmak gerekirse, Kanyon AVM’nin bu iş için seçilen yerlerden biri olması beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. İstanbul gibi trafiğiyle ünlü bir şehirde, binlerce koşucunun tek bir noktaya yönlendirilmesi hem ulaşım açısından zorlayıcı hem de zaman açısından verimsiz bir tercih. Özellikle Anadolu Yakası’nda yaşayan biri olarak, sabah erkenden kalkıp, trafiği aşarak Kanyon’a gitmek neredeyse maratonun kendisi kadar yıpratıcıydı. Bir noktadan sonra kendime “Asıl koşuyu daha başlamadan yaptım galiba” derken buldum.
Organizasyonun bu konuda daha kapsayıcı bir çözüm geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, göğüs numaralarının hem Asya hem de Avrupa yakasında birer dağıtım noktasında verilmesi, sporcuların büyük kısmı için süreci çok daha kolaylaştıracaktır. Hatta bir adım daha ileri gidip, adrese teslim kargo seçeneği sunulsa, çoğu kişi memnuniyetle bu hizmetten yararlanır. Sonuçta maratona katılan herkesin temel amacı, yarış günü zinde, motive ve enerjik olmak. Oysa biz, göğüs numarasını alabilmek için trafiğe, kalabalığa ve uzun kuyruklara maruz kalıyoruz.
Tüm bu eleştirilerime rağmen, ziyaretin güzel bir yanı da vardı. Maratonun sponsorlarından biri olan WD-40, küçük ama anlamlı bir sürpriz hazırlamış: numune ürün dağıtımı! WD-40’ı yıllardır hem bisikletimde, hem arabamda, hem de evdeki mekanik aletlerde kullanan biri olarak, bu hediyeye gerçekten sevindim. Ürünün kalitesine zaten güveniyorum; pas sökücü ve yağlayıcı olarak efsane bir performansı var. Üstelik böyle bir etkinlikte sporculara hediye edilmesi, markanın detaylara verdiği önemi gösteriyor. Koşucuların birçoğu bisiklet ya da araç kullandığı için, WD-40’ın hedef kitlesine doğrudan ulaşması da oldukça akıllıca bir sponsorluk tercihi olmuş.
Kanyon AVM’den çıkarken aklımdan geçen şey şuydu: İstanbul Maratonu gibi uluslararası öneme sahip bir organizasyon, her yıl biraz daha gelişiyor ama hâlâ bazı pratik detaylarda eksikler mevcut. Katılımcı sayısı arttıkça, bu tür lojistik düzenlemelerin daha da önemli hale geldiğini unutmamak gerekiyor.
Sonuç olarak, 47. İstanbul Maratonu öncesi yaşadığım göğüs numarası macerası bana yine şunu hatırlattı: Bu şehirde sadece köprü değil, her adımda bir sınır aşıyorsun. Kimi zaman Asya’dan Avrupa’ya, kimi zaman da sabrının sınırından dayanıklılığın ötesine… Umarım gelecek yıllarda organizasyon ekibi, katılımcıların bu “ön koşu” deneyimini kolaylaştıracak adımlar atar. Ve belki de o zaman, yarış öncesi değil, sadece yarış sırasında ter dökmemiz yeterli olur.
Çekince bildirimi; Bu yazıda bir reklam bulunmamakta, herhangi bir kurum eleştirilmemektedir. Sorun bildirimi için buradan ulaşabilirsiniz.

0 Yorumlar