Bugün, her yıl büyük bir heyecanla beklediğim Zeytinburnu Cumhuriyet Koşusu’nun 16.’sını sağlıklı ve keyifli bir şekilde tamamladım. 10 kilometrelik bu parkur, sadece bir yarış değil; hem bedenimi hem de ruhumu tazeleyen, Cumhuriyet coşkusunu her adımda hissettiren bir etkinlik benim için.
Zeytinburnu Belediyesi’nin özenle organize ettiği bu koşu, her yıl biraz daha gelişen, katılımcı dostu yapısıyla dikkat çekiyor. Parkur, hem düz hem de temposunu korumak isteyen koşucular için oldukça ideal bir yapıya sahip. Şehrin içinde ama gürültüsünden uzak, çevresindeki yeşil alanlar ve sahil hattı sayesinde insanın içini açan bir güzergâh sunuyor.
Koşuya katılmadan önce klasik hazırlık rutinimi yaptım: hafif bir kahvaltı, kısa bir ısınma koşusu ve bol su. Start çizgisinde yüzlerce koşucunun aynı heyecanı paylaştığını görmek, her defasında bana tarifsiz bir enerji veriyor. Gencinden yaşlısına, amatöründen profesyoneline kadar herkesin aynı amaç için — Cumhuriyet Bayramı’nı sporla kutlamak için — bir arada olması, koşunun en anlamlı tarafı bence.
Yarış başladıktan sonra kendimi harika hissettim. İlk kilometrelerde tempoyu korumaya çalıştım, ama etraftaki coşku, tezahüratlar ve marşlar motivasyonumu o kadar artırdı ki farkına bile varmadan mesafeyi yarılamıştım. Özellikle parkur boyunca yer alan gönüllüler ve seyirciler, alkışlarıyla koşuculara moral veriyordu. Bu tür detaylar, insanın enerjisini diri tutan şeyler.
Finiş çizgisine yaklaştığımda artık yorgunluk kendini hissettirse de o anın heyecanı her şeyi unutturuyor. Bitiriş çizgisini geçtiğimde hem fiziksel bir rahatlama hem de içsel bir gurur duygusu sardı beni. “Yine başardım” demenin keyfi gerçekten bambaşka.
Koşu sonrası ikram alanına geçtiğimde, organizasyonun ne kadar özenli hazırlandığını bir kez daha fark ettim. Meyve, su, enerji içecekleri… Hepsi tam zamanında, tam da ihtiyaç duyduğum anda oradaydı. Bu tür küçük ama etkili detaylar, koşunun kalitesini belirliyor.
Bir diğer hoş detay ise madalya tasarımıydı. Her yıl farklı bir konseptle hazırlanıyor ve bu yılki madalya, sade ama zarif çizgileriyle oldukça şık görünüyordu. Organizasyonun bu konudaki titizliği gerçekten takdire şayan. Katılımcılara “değer verildiğini” hissettiriyor.
Bu koşu benim için sadece bir spor etkinliği değil, aynı zamanda bir gelenek haline geldi. Her yıl aynı parkurda farklı hikâyeler birikiyor; bazen daha iyi dereceler, bazen yeni tanışıklıklar, bazen de sadece Cumhuriyet coşkusunu paylaşmanın mutluluğu.
Sonuç olarak, 16. Zeytinburnu Cumhuriyet Koşusu yine dopdolu, enerjik ve keyifli geçti. Hem organizasyon kalitesi hem de atmosferiyle İstanbul’un en samimi koşularından biri olmaya devam ediyor. Eğer siz de hem sporu seviyor hem de Cumhuriyet Bayramı’nı anlamlı bir şekilde kutlamak istiyorsanız, gelecek yıl bu koşuyu mutlaka deneyimlemenizi öneririm.
Bir kez daha anladım ki: Koşmak sadece bir spor değil, aynı zamanda bir kutlama biçimi. Bugün Cumhuriyet’i, özgürlüğü ve dayanıklılığı adım adım kutladım.



0 Yorumlar