Tarihin Kalbinde Bir Koşu: İstanbul Yarı Maratonu

İstanbul yarı Maratonu, hakan çolak, hakancolakcom



Tarihin Kalbinde Bir Koşu: İstanbul Yarı Maratonu


27 Nisan sabahı, İstanbul’da güneş henüz yüzünü göstermeden Tarihi Yarımada’nın taş sokaklarına adım attım. Çünkü o gün, sadece bir koşuya katılmayacaktım; aynı zamanda tarih boyunca defalarca yazılmış bir şehrin sokaklarında kendi hikayemi koşacaktım. Türkiye İş Bankası'nın sponsorluğunda düzenlenen İstanbul Yarı Maratonu’nda olmak, benim için hem fiziksel hem de duygusal bir deneyimdi.


Koşu sabahı insanın içini kıpır kıpır eden bir heyecan vardı. Binlerce koşucuyla birlikte start çizgisine yaklaşırken kalbim de ayaklarım kadar hızlı atıyordu. Parkur ise gerçekten nefes kesiciydi. İstanbul’un tarihi dokusunu adım adım hissedebileceğiniz nadir yarışlardan biri bu. Bir yanımda Marmara Denizi, diğer yanımda surlar, camiler, hanlar... Hissedilen sadece yorgunluk değil, geçmişle bugünü birleştiren eşsiz bir atmosferdi.


Bu yıl koşunun ayrı bir sürprizi daha vardı: Organizasyon, koşuculara ilk kez hareketli olarak tasarlanmış özel bir madalya sundu. Yarıştan sonra boynuma taktığımda, sadece bir hatıra değil, aynı zamanda bu anın ne kadar özel olduğunu simgeleyen bir tasarım olduğunu fark ettim. Gerçekten de hareketli yapısıyla sıradan bir madalyadan çok daha fazlasıydı. Koştuğum her metreyi, içimdeki her motivasyonu o madalyada görebiliyordum adeta.


Yarış boyunca çevremde birbirini destekleyen insanlar, alkışlayan izleyiciler, gönüllülerin neşesi ve organizasyonun titizliği vardı. Su istasyonları, yönlendirmeler, güvenlik… Her şey yerli yerindeydi. Koşu boyunca sadece bedenim değil, ruhum da beslendi.


İstanbul Yarı Maratonu’nu diğer birçok yarıştan ayıran şey, parkurun güzelliği ve atmosferinin büyüsü. Şehrin tarihini ayaklarının altında hissederken aynı zamanda kendi iç yolculuğuna çıkıyorsun. Bu sadece bir yarış değil; kendinle baş başa kaldığın, sınırlarını sorguladığın ve sonunda kendini biraz daha tanıdığın bir yolculuk.


Bu deneyim, benim için yalnızca bir yarış değil; hayatın içinde koşarken durup nefes aldığım, kendime “iyi ki” dediğim bir andı. Eğer sen de hem koşmayı hem de İstanbul’u seviyorsan, bu maratonu ajandana not etmeyi unutma. 



Yorumlar