Hakan ÇOLAK

Futbol, futbol, futbol.. Her ne kadar dünyada sadece futbol yok başka spor dalları da var diye savunanlardan olsam da -ki takip edenler varsa benim için önceliğin daima koşmak olduğunu bilenler vardır- futbolun ele geçirilmez üstünlüğü aşikâr. Klişe olarak "Futbol sadece futbol değildir.." sözünün de doğruluğuna artık iyiden iyiye inandığım bu dönemlerde, Netflix'de bulunan ve iki günde bitirdiğim The English Game dizisinden biraz bahsetmek istiyorum. The English Game konusu nedir? Dizi 1871'de açılışının yapıldığı ve bugün günümüzde İngiltere'de hâlâ düzenlenen FA Cup'ın -The Football Association Challenge Cup- hikayesini konu alıyor. Bu organizasyon dünya üzerinde bilinen ilk futbol organizasyonu ve tüm heyecanıyla devam ediyor.  O günlerin tanımına göre beyefendiler ve işçiler olarak adlandırılan kulüplerin katıldığı, bizim ülkemizdeki Türkiye Kupası'na benzeyen bir organizasyon bu. Küçük takımlar ile büyük takımların karşılaştığı bu

Sosyal medya araçlarını etkili kullandığımız zaman -bak köpeğe nasıl kendini övüyor diyorsunuz, biliyorum- karşımıza bir sürü eğitim reklamı çıkıyor. İşte bu şekilde önüme gelen ve balıklama atladığım, çok şey öğrendiğim güzel bir eğitimden bahsetmek istiyorum. Gıda Güvenliği Eğitimi -Hem de ücretsiz, koşun-. Pakmaya ve Özyeğin Üniversitesi işbirliği ile düzenlenmiş Gıda Güvenliği Eğitimi  'nden biraz bahsetmek istedim size. #EvdeKal diye basbas bağırdığımız, sıkıntıdan saç baş yolduğumuz ve on tane dizi izlediğimiz bu dönemde bence harika bir alternatif -Evet, kaliteli zaman geçirmekten ben de sıkıldım balkon demiri yalamak istiyorum artık ama biraz daha sabır- . Biraz goygoyu bırakıp, eğitimden bahsedeyim artık. Bu eğitimin tamamen ücretsiz olduğundan bahsetmiştim. On modülden oluşan eğitimin başlıkları kabaca şu şekilde; 1. Modül: Başlangıç Seviyesi - Gıda güvenliğinde temel kavramlar ve tehlikeler - Tedarik, mal kabul ve depolama süreçlerinde gıda güvenliği

2 3 gündür ismini sıkça duyduğum, neredeyse her Facebook grubunda ismine denk geldiğim The Platform filmini nihayet bende izledim. Bu filmi sevenler olduğu kadar sevmeyenler de var ama ben sevenler ekibine dahil oldum. Filmi beğenmeyenler sanırım ağır temposu yüzünden sevmemiş. Doğru, biraz ağır gidiyor çok az karakter var -sadece 3 ana karakter var birde Baharat- ve sabit bir mekanda çekildiği için insan sıkılıyor ama filmin vermek istediği mesajları görebilirseniz, bence beğenilmeyecek bir film değil. Cube filmini izleyenler okuyorsa eğer bu yazıyı, mantık onunla eşdeğer -Cube kesinlikle daha iyi ama-. Karakterler katlı bir cezaevinde kalıyorlar ve her ay yerleri değişiyor. Örneğin ilk ay 5. kattaysanız, diğer ay 203. katta olabiliyorsunuz. Katlarda ne kadar aşağı düşerseniz, hayatta kalmanız okadar zorlaşıyor. Burası bir hapishane doğru, ama bildiğimiz hapishaneler gibi her mahkuma ayrı bir yemek yok. Bir adet full doldurulmuş yemek masası, birinci kattan başlayarak belli