Tarihin İçinden Geçip Doğayla Koştum: Düzce İpekyolu Trail Deneyimim
Koşmak, çoğu zaman bir yerden bir yere varmak değil; bazen geçmişle, bazen doğayla, çoğu zaman da kendinle bir yolculuğa çıkmaktır. Bugün işte tam da böyle bir yolculuğa çıktım. Rotam: Düzce’de yer alan Prusias ad Hypium Antik Kenti. Etkinlik: Düzce İpekyolu Trail.
Sabah erken saatlerde start noktasına ulaştığımda, hem tarihi atmosferin büyüsü hem de yarış heyecanı iç içeydi. Parkur 13 kilometreydi ama içinde barındırdığı zorluklar ve güzelliklerle, aslında kilometreler değil, anılarla ölçülüyordu. Antik tiyatronun gölgesinde başlayan bu serüven, ilk adımımdan itibaren bana “Bugün sıradan bir gün olmayacak” hissini verdi.
Yarışın belki de en özel yanı, Prusias ad Hypium’un tarih kokan taşlarıyla başlayan ve yemyeşil Düzce doğasına açılan bir rota sunmasıydı. Bir an kendimi bir tarih belgeselinin içindeymiş gibi hissettim. Güneş taşların arasından usulca süzülüyor, kuş sesleri ormanın derinliklerinden yankılanıyor, ayaklarım da zamanın izinde ilerliyordu.
Tabii ki her şey tozpembe değildi. Zemin yer yer kaygan, inişler diz titreten, çıkışlar ciğer yakan cinstendi. Ama her zorluğun ardından gelen bir manzara, bir nefes molasında doğayla baş başa kalış o kadar değerliydi ki... Yokuşları çıkarken kendime söylenmiş olabilirim ama zirvede gördüğüm tabloyla her şey anlam kazandı.
Koşu boyunca hem bedenen hem zihnen bir sınav verdim. Ancak bu sınav, terle, çamurla ve bol bol gülümsemeyle karışık geçti. Özellikle bazı bölümlerde ormanın içine kıvrılan dar patikalarda, sadece ayak seslerimle baş başa kalmak, şehir hayatının gürültüsünden bir süreliğine uzaklaşmak büyük bir nimetti.
Yarışın bir diğer büyüleyici yanı ise antik tiyatronun içinden geçmekti. Binlerce yıllık taşların arasından geçerken, sanki tarihle selamlaştım. Belki de o anda bir Romalı gladyatör gibi hissettim kendimi, kim bilir?
Organizasyon oldukça başarılıydı. Parkur işaretlemeleri net, gönüllüler yardımseverdi. Her istasyonda hem fiziksel olarak hem moral açısından destek gördüm. Koşucuların birbirine olan saygısı ve enerjisi ise yarışın ruhunu daha da güzelleştirdi.
Yarış sonunda madalyamı boynuma takarken hissettiğim şey sadece başarı değildi. Bu bir "tamamladım" hissinden çok, "yaşadım" hissiydi. Çünkü bu koşu, sadece adımlarla değil; gözlerimle gördüğüm güzelliklerle, hissettiğim duygularla, yaşadığım her zorlukla birlikte bir bütün oldu.
Eğer hem spor yapmak, hem doğanın tadını çıkarmak hem de tarihle iç içe bir deneyim yaşamak istiyorsanız, Düzce İpekyolu Trail tam size göre. Şehirden uzaklaşıp, doğaya ve geçmişe bir adım atmak istiyorsanız, seneye bu yarışta yerinizi mutlaka alın.
Ben buradaydım, koştum, yoruldum, ama en önemlisi: mutlu oldum.
0 Yorumlar