10/recent/ticker-posts

Bir Adımın Gücü: Race Filmi Üzerine Düşüncelerim

race filmi hakan çolak hakancolakcom race film yorumu


Bugün sporun yalnızca fiziksel bir mücadele değil, aynı zamanda karakterin, direnişin ve hayallerin bir ifadesi olduğunu bir kez daha anladım. Jesse Owens’ın hayatını anlatan Race filmini izledim ve içimde derin bir yerleri harekete geçirdi. Çünkü ben de bir koşucuyum. Belki Olimpiyat düzeyinde değilim, ama her adımda sınırlarımı zorlayan, nefesini kontrol etmeye çalışan, zihniyle savaşan biriyim. Bu yüzden Race, sadece bir film değil; bana ilham veren bir yolculuktu.

Film, 1936 Berlin Olimpiyatları'nda dört altın madalya kazanan Afro-Amerikan atlet Jesse Owens’ın gerçek hayat öyküsünü konu alıyor. Ancak bu sadece sporun parıltılı tarafını anlatan bir başarı hikayesi değil. Tam aksine, dönemin Amerika'sında ırkçılıkla, ayrımcılıkla ve politik baskılarla mücadele eden bir gencin, sahada olduğu kadar hayatın içinde de nasıl bir savaş verdiğini gözler önüne seriyor.

Beni en çok etkileyen şey, Jesse'nin pistteki rakiplerinden çok, tribündeki önyargılarla yarışıyor oluşuydu. Antrenörüyle olan ilişkisi, kararsız kaldığı anlar, üzerine yüklenen sembolik anlamlar… Ve tüm bu baskılara rağmen sahaya çıktığında, tüm gürültüyü susturup yalnızca o start çizgisine ve finişe odaklanması… İşte tam bu noktada kendimi buldum.

Her antrenmanda yaşadığım "bir adım daha ileri git" hissini, Jesse’nin yarıştığı her sahnede yeniden hissettim. Biz koşucular biliriz, bazen vücudun değil, zihnin sınırlarını aşman gerekir. Jesse bunu tarihsel bir baskı ortamında yaptı. Hitler’in ırkçı politikalarının gölgesinde, tüm dünyanın gözleri önünde, siyahi bir Amerikalı olarak, “ben buradayım” dedi. Üstelik yalnızca kendi adına değil; tüm dışlananların, görmezden gelinenlerin sesi oldu.

Filmin estetik açıdan sade ama etkileyici bir dili var. Koşu sahneleri son derece gerçekçi, ritmi hiç düşmüyor. Oyunculuklar da bir o kadar samimi. Stephan James’in Jesse Owens’ı canlandırmadaki başarısı takdire şayan. Film boyunca onun gerginliğini, kararlılığını ve sonunda gelen rahatlamayı birebir hissediyorsunuz.

Koşu benim için hep bir kaçış olmuştu: günlük stresten, düşüncelerden, bazen de kendimden... Ama bu filmle birlikte koşunun aynı zamanda bir yüzleşme olduğunu da gördüm. Jesse Owens gibi büyük bir sporcunun hikayesi, bana neden başladığımı hatırlattı. Sadece hızla koşmak değil mesele; düşsen de kalkmak, nefesin yetmese de inadına devam etmek ve ne olursa olsun yola sadık kalmak…

Race, yalnızca bir sporcunun değil, insanın potansiyeline olan inancın filmi. Eğer sen de sporla uğraşıyorsan ya da hayatın içinde kendi yarışını veriyorsan, bu film sana çok şey söyleyecektir. Koşarken hissettiklerini, pes etmemenin ne demek olduğunu, inancın gücünü...

Ben bugün Jesse Owens’ı izlerken, kendi içimdeki koşucuya bir kez daha sarıldım. Onun ayak izlerinden koşuya olan sevgimi yeniden keşfettim. Ve şunu bir kez daha anladım: bazen değişim, bir adamın koşmaya başlamasıyla başlar.



Yorum Gönder

0 Yorumlar